“Hayat bir insanın başına gelebilecek en cilveli kişi” dedi biri geçenlerde. Çok da doğru söyledi. Ne affı var ne merhameti, istediğini umarsızca koparıp alıyor ya senden, yüreğin sıkışmaya dursun.
Ama bir de nefes vermiş Allah, o yüreği açabilmek için…
Bir tane de akil, kullanıp doğru yollarda yürümen için.
Ya, sende cilveleşeceksin en ateşlisinden ya da o senin, bedenini, ruhunu son damlasına kadar kurutacak.
Her sofradan çaldığın ekmek kırıntısından da, her aklin tadına bakarken de bir hedefe yürüyeceksin. Sindirdiklerinle de kendi hamurunu ve başkalarını yoğuracaksın.
Bu düzen böyle… Çok net, açık ve siyah beyaz. Başka renk sevmiyor.
Kendi diktiğin kalene vereceksin “ hayatim” adini, başkalarının senin için diktikleri kumdan kalelere değil.
Çoğu zaman susturdukların bir bir başına geldiğinde ağlamayacaksın. İnanmayacaksın kendinden başkasına ve en önemlisi “içinin” hiçbir zaman yanılmadığını öğreneceksin.
Yoksa hep ayni kısır döngü, farklı bedenlerde yaşanıp durdukça, o “ben” e ulaşabilmek için bütün bildiklerini unutman ve yeniden hatırlaman gerekecek.
İçinden geçemeden hiçbir çıkış yolu olmadığını bilerek, o acıya, o sıkışmışlığa bir bir katlanacaksın.
Dimdik durabilmek için en basta kendini çok iyi tanıyacaksın. “Mış” lıkları barındırdıkça, o ağzına sadece bal çaldığını unutmayacaksın. Sen onu besledikçe, önünde eğilerek, onun yarattığını yaşadığını unutmayacaksın.
Sonrada başlasın illüzyon ve gerçek dansı. Simdi bütün ömrünü buna harcamakla mı meşgul olacaksın?
Ondan bahset bana.
YORUMLAR