Yıllarca çeşitli dergilerde Editörlük ve Yazı İşleri Müdürlüğü yaptıktan sonra Markafoni’de 5 yıl boyunca Moda Pazarlama Müdürlüğü görevini başarı ile yürüten Sevgili İdil Alter konuğumuzdu.. Geçtiğimiz yıl kurumsal hayatı bırakıp kendi işini kuran Genç Kadın Girişimci Lider, Yönetici ortağı olduğu prodüksiyon şirketinin yanı sıra Kreatif Danışmanlık yapıyor.
Türkiye’de iş hayatında başarılı bir kadın olarak gerek iş gerekse de sosyal hayatta kadının konumunu nasıl yorumluyorsunuz?
Kadınların iş hayatında başarılı olacak donanıma ‘doğal olarak’ sahip olduklarını düşünüyorum. Kurumsal hayattaki erkek egemen döngünün de son yıllarda bir nebze kırıldığını görüyorum. Yine de görüştüğüm, çalıştığım birçok yerde yönetimde sadece erkekler var. Bu da sanırım kadınları daha çok kendi işini yapmaya yöneltiyor. Ben de onlardan biriyim. Ve artık çevremde birçok kadın girişimci görmek beni mutlu ediyor.
Kurumsal dünyada deneyimlediğim ise şu: Kadınların söz sahibi/lider olduğu şirketlerin başarıya bakış açısı; devamlılığı olan, anlık değil istikrarlı bir model. Kadınlar uzun vadeli plan yapma yetisine sahipler, bu da onları sabırlı ve temkinli, stratejik hamleler yapıp gerektiğinde risk almasını bilen yöneticiler yapıyor. Bu özellik iş hayatında altın değerinde. Bunun farkına varan ve şirketini kadın yöneticilerin eline teslim eden şirketlerin başarısını da buna bağlıyorum.
Genç iş kadınlarına tavsiyeleriniz nelerdir?
İş dünyasının kadınlara çok da adil davrandığı düşünmüyorum. Bunun sonucu olarak da kadınlar kendi seslerini kaybediyor. Ve problem tam olarak burada başlıyor. Hayatta da bu böyle, kadın bir başkası için kendi sesini kısmaya başladığında kendi potansiyelini bastırmış oluyor.
Orijinal fikirlerinizin, hatalarınızın ve başardıklarınızın arkasında durun. Kendi sesi olan birini kimse susturamaz. Birinin kanatları altına girme fikri iş hayatında oldukça tehlikeli bir durum. Bir kadın kendi gücünü asla küçümsememeli. Hangi pozisyonda çalıştığınızın hiçbir önemi yok, yeter ki kendi sesiniz ve sağlam bir duruşunuz olsun.
Oturacağınız evi seçerken kriterleriniz neler olmuştur?
Ev meselesi tamamen hisle ilgili bence. Bir eve girdiğim anda kendimi orada yaşarken hayal edebiliyorsam hiç düşünmem evi tutarım.
İstanbul’da oturmak için hangi semti ve Yatırım yapmak için hangi semti seçersiniz?
İstanbul’da oturmak için her zaman tarihi olan eski semtleri tercih ediyorum. Bugüne kadar Sarıyer, Cihangir, Nişantaşı ve Bomonti’de oturdum. Hala da Bomonti’de yaşıyorum. Bu konuda biraz eski kafalı olabilirim am site içi yaşantılar bana hep suni gelmiştir. Komşuluğun devam ettiği, esnafınızı tanıdığınız, sokakta yürüken insanlarla merhabalaşabildiğiniz yerler ilgimi çekiyor. Merkezi olması da artı tabii.
Yatırım ise bambaşka bir konu. Yatırımlık ev bakarken İstanbul merkezden uzaklaşıyorum. Sanırım yatırım yaparken daha çok o bölgenin değerlenme ihtimaline ya da kiracı/alıcı bulmakta ne kadar zorluk yaşayacağıma bakarım.
Ev seçerken nelere dikkat edersiniz?
Önce semt belirlerim. Oturmak istediğim semti seçtikten sonra, yüksek kat (tercihen en üst), mutlaka terası -ya da büyük bir balkon- olan, aydınlık ve geniş oturma alanları olan evleri tercih ediyorum. Gerisi biraz size kalıyor. Bir evde yaşamaya başladıktan sonra ufak tefek tadilatlar ve dekorasyonla o evi bana ait hissettirecek şekle sokarım.
Ev satın alma kararında kadınların asıl karar mercii olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle! Hiç duymadım kadının beğenmediği bir ev kiralansın ya da satın alınsın. Birlikte yaşanacaksa her iki tarafın da o evle ilgili hisleri bence çok önemli. Aksi takdirde evi benimseyemezsiniz. Daha önce başıma geldi, kağıt üzerinde harika bir ev tuttum, her şeyiyle çok iyiydi ama kendimi bir türlü o evin bir parçası gibi hissedemedim. 9 ay sonunda dayanamayıp daha küçük ama kendimi evimde gibi hissettiğim başka bir eve geçtim. Kadınların yaşam alanları üstündeki etkisi daha büyük. Bu yüzden kadınlar kesinlikle ev konusunda asıl karar mercii.
YORUMLAR