Ankaralı, Ankara’yı çok sever. Her zaman arkasında durur. Ama içten içe de “Keşke…”lerini sıralar. Peki, nedir o ‘keşke’ler? Bir Ankaralı en çok nasıl bir yaşamın hayalini kurar?
Suyla, denizle daha iç içe bir yaşam
Evet, bugüne kadar duyduklarınız çok doğru. Her Ankaralı denize hasret büyür, bir tekneye binip uzaklaşmanın hayalini kurar. Eğer “En çok yazlık sahibi oranı hangi şehirde yüksektir?” gibi bir araştırma yapılsa, çok büyük ihtimalle Ankara başı çeker. Tam da bu yüzden, deniz özlemi sebebiyle…
Yepyeni, bambaşka ve düzenli bir şehir
Ankaralılar, Ankara’yı çok sever ve hep sahip çıkarlar. Ama bir yandan da düzenli ve trafiksiz bir hayatın hayalini kurarlar. Hemen şehrin içinde olabilmek ama bir yandan da şehrin keşmekeşinden uzak kalabilmek isterler.
En büyük hayal: Tertemiz bir hava, yemyeşil bir hayat
Bunların hepsi çok güzel ve eşsiz. Ama ağaçsız, suyla ilişkisi olmayan, oksijeni düşük yaşama alanları Ankaralıları yıllar boyunca yormuştur. Sabahları göl kenarında koşup, sonra işe gittikleri hayatın hayalini kurarlar.
Çocuklarının doğayla iç içe büyüyeceği bir dünya
Hafta sonları AVM'de gezmekten çok sıkılan ve şehrin içindeki küçük parkları bahçeleri mesken tutan bütün Ankaralıların niyeti aynı: Çocuklarını ellerindeki tabletten bir an olsun uzaklaştırabilmek. İşte bu yüzden Ankaralı anne babalar, çocuklarının her gün doğayla buluşabileceği, yüzebileceği, güvenli parklarda oynayabileceği, kendilerini evde oldukları her an tatil konforunda hissedebileceği bir şehirde yaşamayı hayal ederler.
En önemlisi de huzur dolu bir yaşam
Nedir huzur? Evine geldiğinde günün bütün yorgunluğunu atabilmendir. Şehrin bütün negatif enerjisini geride bırakıp cam kenarında uzun uzun manzarayı seyretmektir. Çocuğunu sokağa tek başına bırakırken güven duyabilmendir. Daha çok doğa, daha çok su, daha çok hayattır.
YORUMLAR