17 Ağustos depreminin üzerinden 17 yıl geçti! 17 binden fazla insanımızın ölümüne yol açan bu büyük yıkım, Türkiye deprem tarihinde yerini aldı. Üzerine çok konuşuldu, çok yazıldı, çok şey söylendi. Ancak bilim adamları ve bazı yerel yöneticiler depreme karşı yeterince önlemler alınmadığını öne sürüyorlar.
Bunlardan biri de Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey:
“17 Ağustos 1999'da aklımıza kazındı, içimizi parçaladı bu çığlık, ‘Sesimizi duyan var mı?’… Yaşadığımız o korkunç geceyi asla unutmayacağız, unutturmayacağız ve unutamayacağız da...
Tarihin en büyük acılarından birini yaşadığımız o günde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, bir daha bu ve benzer felaketleri asla yaşamamamızı diliyorum.
Şunları da eklemek istiyorum: Her yıl bugün, kaybettiğimiz canların acılarını tazeliyor ve sonrasında da kendimize soruyoruz, 'Depreme hazır mıyız?'… Kesinlikle hazır değiliz! Unutmayalım 17 yıl önce bugün yaşanan acıların asıl sebebi kalitesiz yapılardır. Öncelikle mevcut Kentsel Dönüşüm Yasası herkese güvenli yapılarda yaşama olanağı sağlayacak şekilde düzenlenmeli, depremi her an yaşayabilecek bir ülkede sadece hazır mıyız değil miyiz diye sormak yerine bilimsel veriler ışığında deprem güvenliğini içeren kentler oluşturmak için gereken adımlar atılmalıdır. En azından bu zamana kadar toplanan deprem vergileri bu amaçla kullanılsaydı, vatandaşlarımız çoktan güvenli yapılarda yaşamaya başlamıştı.”
Etkili-yetkili konumdaki bir yerel yönetici bunları söylüyorsa durum gerçekten vahim demektir!
Sadece Bozbey mi? Önceki akşam İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin düzenlediği geniş katılımlı panelde çok ciddi uyarılar yapıldı:
İMD Başkanı Mehmet Albayrak, ülkemizin yüzde 66’sının 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer aldığını belirterek, “Elbette, deprem bir doğa olayıdır. Sorun, depremin kendisinde değil, depreme dayanıklı yapı üretilmemiş olmasında yatmaktadır. Gerekli önlemleri almamaktan ya da denetimsizlikten kaynaklanan olumsuzlukları ‘kader’ olarak değerlendirmek yerine, mühendislik bilimine uygun hareket edilmeli, yapı üretim süreci bilime ve bilgiye dayalı olarak yönetilmelidir” dedi.
Panelde konuşan Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün de, depreme karşı önlem alma konusunda Bursa’nın çok geç kaldığını ifade ederek, Türkiye genelinde 120 bin civarında binanın kentsel dönüşüme uğradığı halde Bursa’da sadece bin civarında yapının kentsel dönüşüme uğradığını söylemesi çok dikkat çekiciydi.
Mimarlar Odası Başkanı Can Şimşek ise kentimiz için çok daha olumsuz bir tablo çizdi:
“Bursa’da deprem anında yıkılma riski taşıyan konutların oranının yüzde 60 düzeyinde olduğu tahmin ediliyor. Yapı stokunu dönüştürmek için gereken süre ise 217 yıl. Kaçak yapıyla mücadelede yetersiz kalınıyor. Kaçak yapıyla mücadeleyi bir devlet politikası haline getirmeliyiz!”
Bu hızla gidilirse ancak 200 yıl sonra depreme dayanıklı yapılar ortaya çıkacak!
Jeoloji Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Engin Er de kentteki fay hatlarına dikkat çekerek, “Aktif fay hatlarını çalışmış bir tane belediye sayamayız. Hiçbir belediye depreme hazır değil. Bursa’daki insanlarımız ölecek, binalarımız yıkılacak. Kentsel dönüşüm bir bütün olarak ele alınmalı. Bursa’yı ilçe ilçe veya parça parça ayırarak, planlanan dönüşümler bütünlüğü bozup sakıncalı sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Mevcut fay hatları üzerinden yapılaşmadan kaçınmalı ve fay yasası çıkarılmalı. Belediyeler oluşacak deprem zararlarını azaltacak yapılanmaya gitmelidir” diye konuştu.
Yani özet olarak Bursa depreme hazır değil!
Deprem için çok fazla konuşuyor, çok az iş yapıyoruz!
Yeni Dönem Gazetesi/ Yüksel Baysal
YORUMLAR