Son sayımlara göre şu anda dünya nüfusu 7 milyar civarlarında. Bilimsel araştırmalar göre bu rakam yaşamın sürdürülebilirlik seviyesinin 2 ila 3 kat üzerinde. Bunun sonucunda da, doğal kaynaklarının çoğunu hızlıca tüketiyoruz. Sürdürülebilirlik konusunda çözümler üretemediğimiz sürece, bu süreç gelecekte oldukça kasvetli sonuçlara yol açabilir.
Mimarlar dünyanın sürdürülebilirlik seviyesini önemli biçimde etkileyebilirler. Örneğin tasarlama becerilerini, doğal kaynakların tüketimini sınırlayabilecek ekolojik teknolojilerle donatılmış model konut projeleri üreterek kullanabilirler.
Aşağıda yer alan örneklerdeki gibi, mimarlar artan nüfus ve tükenen doğal kaynaklar nedeniyle dünyanın yüz yüze olduğu felaketin etkilerini hafifletmeye yardımcı olabilirler.
Sosyal Bilince Sahip Bir Tasarım Hareketi
Dünya nüfusunun neredeyse yarısı temiz içme suyuna erişememekte. Su konusunda diğer bir mesele ise 2100 yılına kadar deniz seviyesinin yaklaşık 1,5 metre yükselebilecek ve yoğun nüfuslu kıyı kentlerini sular altında bırakabilecek olması.
Bu senaryoların, dünyadaki doğal kaynakların hızla tüketilmesinin bir sonucu olarak yaşanabileceğini söylemek basit bir argüman. Dünya sürdürülebilir bir biçimde yaşamıyor; ozon tabakasını deliyoruz ve buzulların erimesine neden oluyoruz, su kaynaklarımızı kirletiyoruz… Ve liste uzayıp gidiyor.
Neyse ki, tüm bu sorunların farkında olan bazı mimarlar ekolojik konutlar tasarlamaya odaklanıyor. Tarih boyunca mimarlık kültürleri ve dünyanın durumunu yansıtmıştır, bu nedenle tasarım anlayışının hızlıca değişebilmesi mümkün olabiliyor. Bu değişen tasarım anlayışlarına biraz daha yakından bakalım.
Evler Küçülüyor
Son yıllarda evlerin daha küçük inşa edilmesi trendinin birçok nedeni olabilir. Ama öncelikli neden hızlı nüfus artışı ve yaşlanan nüfus. Yaşlanan nüfus için küçük konutlar daha basit ve güvenli bir yaşam sunuyor. Küçük konutlar, ekoloji ve sürdürülebilirlik konusunda bilinçli olan genç nesilin de tercihi.
Ayrıca 2008 krizi sonrası, milyon dolarlık konutlarını kaybeden ve daha küçük konutlarda yaşamak zorunda kalan bir kesim de, yaşamak zorunda kaldıkları bu süreç sonucu küçük mekanlarda yaşamanın değerini anlamış durumdalar. Tüm bu belirtilen nedenlerle, artık mimarlar daha küçük konutlar tasarlamaları talebiyle karşı karşıya kaldı. Bu durum doğal kaynakların daha az tüketilmesini sağlama potansiyeline sahip olduğu için müthiş birşey.
Teknolojinin Benimsenmesi
Enerji kaynaklarının hızlıca tüketilmesi ve su kaynaklarının hızlıca kirletilmesi bu gidişatı yavaşlatma olasılığı olan yüksek teknolojili mimari tasarımların ortaya çıkmasına yol açtı. Ayrıca teknolojinin kullanımında da çevre dostu yaklaşımlar geliştirilmeye başlandı.
Mimarlar bu teknolojileri benimseyerek, ekolojik araçlarla donatılmış konutlar tasarlıyorlar. Güneş enerjisinin daha yaygın kullanımı, geri dönüşümlü malzeme seçimi, rüzgar enerjisinin kullanımı buna verilebilecek örneklerden yalnızca birkaçı.
Çevre dostu teknolojilerin tasarıma entegre edilmesi konusunda tahayyüller sınırsız. Mimarlar teknoloji kullanımının ön planda olduğu eşi benzeri görülmemiş çevre dostu binalar tasarlama sürecinin tam orta yerindeler.
Yeni Kentsel Çevreler
Son yıllarda kentsel tasarımda da çevre dostu yaklaşımlara olan talep arttı. Ekolojik kentsel tasarım konusunda da üniversitelerde birçok çalışma yürütülüyor. Mimarlar, piyasa rekabetinde öne geçmek için ekoloji konusunda daha donanımlı olma ihtiyacı hissediyorlar.
Peter Katz, “The New Urbanism” isimli kitabında geçmişte banliyöler aracılığıyla şehrin dışına yayılan yaşam alanları yerine; toplulukların konutlarının, parklarının, okullarının ve iş alanlarının birbirine bağlı olduğu yeni kentsel pratikler geliştirmeye başladıklarını öne sürüyor.
Gerçekten de günümüzde insanlar sosyal, ekonomik ve çevreci bir yaşam alanı ihtiyaçlarını karşılayan küçük çevreler yaratma eğilimindeler. Bu eğilim ise kesinlikle daha ekolojik bir dünya için yeni ufuklar açacaktır.
Mimarlar, doğal kaynakların hızlıca tükenmesine karşı daha ekolojik bir yaşam için yeni tasarımlar geliştire dursun; yeni kentleşme eğilimleri ile birlikte görüldüğü üzere çevresel sürdürülebilirlik konusunda herkese iş düşüyor. Tüketim alışkanlıklarını değiştirmek bile başlı başına önemli bir adım.
YORUMLAR