Buraya karla birlikte gökten sanki kuğu da yağmış… Binlercesi suların üzerinde bembeyaz renkleriyle bir tablo gibi karşımızda duruyor. Her fırsatta durup küme küme yüzenleri, üzerimizden uçup geçenleri izliyoruz. Keyifliyiz. Ta ki dönüşte kamuflaj kıyafetleriyle bir kayığın içinde iki avcıyı görene kadar...
“Anadolu’da bir inanış vardır. Tekeşli yaşayan canlılara eşinden ayırmamak için silah atmazlar. Kuğularla birlikte turnaları, bahriyi, angıtı da ateşli silahlardan koruyan bu inanış” diye devam ediyor rehberimiz Yaban Hayatı Uzmanı Süreyya İsfendiyaroğlu. Kadın ekliyor: “Ama bunu şehirlerden gelen bilmiyor. Eşi var mı yok mu hiç... Neyi görürse ona ateş ediyor. Oysa bu kuşun eti de yenmez.”
Kuğular kış göçmeni. Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinde kışın sertleşmesiyle birlikte Türkiye’ye geliyorlar. Geniş bir dağılımları olmasına karşın büyük çoğunluğu kışı ‘saklı cennet’te bir arada geçiriyor. Hem de ötücü, sessiz ve küçük olmak üzere üç türü. Kuğular tekeşli yaşayan canlılar. Ölene kadar sadece eşleriyle çiftleşirler. Partnerlerden biri erken ölürse diğer eş yıllarca, hatta hayatının sonuna kadar bir daha çiftleşmiyor.
Sayıları 10 binin üzerinde
Başı karlı tepelerin hemen altında yer alıyor etrafı sararmış sazlıklarla çevrili göl. Bu manzara önünden geçen bembeyaz kuğuları bir tablo gibi izliyoruz. Gölün her tarafından hayat fışkırıyor dondurucu ayaza rağmen. Daha alana girer girmez ‘uçan dinozor’ da denen pelikanlar karşılıyor bizi. Saz deliceleri, şahinler uçuşuyor her yanımızda. Taşan göl etraftaki tarlaları diz boyu kaplamış. Her tarlada yüzlerce kuğu geziyor yüzerek. Bir ara içlerinde flamingoları görüyoruz. “Kuğuyla flamingoyu aynı karede gören çok nadir insanlardan olabiliriz” diye uyarıyor bizi Süreyya İsfendiyaroğlu.
“Kuğuların sayısı 10 binin üzerinde” diyor daha önce de bulunduğumuz alanda kuşların envanterini tutan İsfendiyaroğlu dönüş yolunda. Bu arada yolun kenarında gözümüze ilişen derme çatma kulübeleri göstererek “Bunları avcılar kullanıyor” diyor ve ekliyor: "Sayının bu kadar yüksek olması hem iyi hem de kötü. Bilinçsiz bir kaçak avcı birkaç el ateşle birçoğunu öldürebilir. Bölgeden bölgeye değişmekle birlikte neyse ki kuğularla ilgili ciddi bir av tehlikesi yok buralarda.”
Bu sırada sandalla kıyıya yaklaşan iki avcıya denk geliyoruz. Epeyce bir süredir orda olup silah sesi duymamanın tesellisi ama daha sonra ateş edebileceklerinin endişesiyle dönüyoruz İstanbul’a.
Kuşların ağır abisi tepeli pelikan da var
Alana girdiğimizde bizi tepeli pelikanlar karşıladı önce. Yaşayan en büyük kuşlardan olan pelikanların kanat açıklığı 290 ile 350 cm. arasında değişiyor. Ağırlıkları ise 15 kiloyu bulan pelikanlara bu heybetinden dolayı ‘uçan dinozor’ da deniyor. Dünya genelinde nüfusu 10 bin birey civarında olduğu tahmin edilen tepeli pelikanlar Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hassas türler listesinde yer alıyor. Türkiye’de geçmişte 20-25 sulak alanda ürediği bilinse de, başta sulak alanların kurutulması olmak üzere birçok nedenden dolayı günümüzde yalnızca beş alanda ürüyor. Türkiye’de bugünkü nüfusunun 300 çift civarında olduğu tahmin ediliyor.
Kuğu ve flamingolar bir tek burada bir arada
Alanı gezerken bizi en çok kuğuların arasında flamingoları görmek şaşırttı. Yaban Hayatı Uzmanı Rehberimiz Süreyya İsfendiyaroğlu, “Bu daha önce çekilmemiş bir fotoğraf muhtemelen. Hatta kuğularla flamingoları bir arada gören ilk gözlemciler biz olabiliriz” dedi. Anadolu’da ‘allı turna’ olarak da anılan flamingolar avcılar tarafından kurşun sıkılmayan canlılar arasında. En büyük sorunu yaşam alanlarındaki tahribat olan flamingoların sayısı Türkiye’deki koruma çalışmalarının da etkisiyle artıyor. Son yıllarda Tuz Gölü ve Gediz Deltası’nda üreme rekorları kıran flamingolar beklenmedik sulak alanlarda da arz-ı endam etmeye başladı.
Bir de avcılar olmasa!
Kuğuların bulunduğu alan Milli Park statüsünde. Bu nedenle avcıların girmesi yasak. Ancak alanın hemen yanından geçen otoyol boyunca birçok avcı kulübesi bulunuyor ve avcılar da burada durarak üstlerinden geçen kuşları avlıyor. Bölgede kuğular için ciddi bir av tehlikesi bulunmasa da başka yerlerden gelen avcılar, kaçak olarak, önüne gelen kuşa ayırt etmeksizin ateş edebiliyor. Bizim denk geldiğimiz avcılar ateş etmemişti ve alanı terk ediyordu. Türkiye’de 3.5 milyon avlanma ruhsatlı insan var. Ruhsatsız silah sayısının ise bu rakamı katbekat aştığı aştığı tahmin ediliyor.
Uçmak enerji ister
Kuğular son derece ürkek hayvanlar. Bizi görür görmez sulak alanın uzak köşesine doğru yüzmeye başlıyorlar hemen. Bu durum en çok onların fotoğraflarını çekmek için dondurucu soğukta yoğun çaba harcayan Levent Kulu’nun canını sıkıyor. O her ne kadar uçmalarını istese de İsfendiyaroğlu onu sık sık “Zaten soğukla birlikte yiyecek bulmaları güçleştiği için buraya geliyorlar. Onlar için uçmak, var olan enerjilerini de tüketmek demek” diye uyarıyor.
Kavgayı seviyorlar
Kuğuların erkekleri arasında alan kavgaları oldukça yaygın… Bu kavgalarda birbirlerine çarpan, su yüzeyinde birbirini kaydırarak alandan atmaya çalışan kuğular tehdit algıladıklarında insanlara da saldırarak zarar verebiliyor. Bu nedenle kuğuları özellikle de yanında yavruları varken her daim uzaktan izlemekte fayda var.
10 çift Türkiye’de ürüyor
En yüksek kuğu nüfusu Rusya’da bulunuyor. Burada yaklaşık 50 bin çift kuğu ürüyor. Bu rakam İngiltere’de 25 bin, İrlanda’da ise 20 binin üzerinde. İsfendiyaroğlu’nun verdiği bilgiye göre Türkiye’de ise yaklaşık 10 çift kuğu ürüyor. Yalnız yuva yapan kuğular genellikle 5-7 arasında yavru yapıyor. Anne ve baba bir sonraki üreme mevsimine kadar yavrularına birlikte bakıyor.
YORUMLAR