Zeynep Yönlüer 'İş seçmesinler… Herkes önüne gelen yemeği yemek zorunda'
Lise yıllarında, Eşkişehir radyosunda başlayan serüvenini, Üniversite'de İstanbul Ulusal Radyolarında devam ettiren Sevgili Zeynep Sena Yönlüer Radyo programcılığı deneyimlerinden sonra vazgeçemediği TV Spikerlik ve Sunuculuğunda önemli pozisyonlarda yer almış
Lise yıllarında, Eşkişehir radyosunda başlayan serüvenini, Üniversite'de İstanbul Ulusal Radyolarında devam ettiren Sevgili Zeynep Sena Yönlüer Radyo programcılığı deneyimlerinden sonra vazgeçemediği TV Spikerlik ve Sunuculuğunda önemli pozisyonlarda yer almış. Az sayıda kadın başarılı Spor spikerleri arasında olan Sevgili Yönlüer KanalD Spor spikerliği, Galatasaray TV Spor spikerliğinden sonra şimdi TRT Bünyesinde.. Çarşamba akşamınıza renk katacak bu söyleşimizi okumadan günü bitirmeyin
1. Genç kadın liderlerden biri olarak bizlere kısaca iş hayatı serüveninizin nasıl başladığından bahsedebilir misiniz?
İş hayatım aslında çok hızlı başladı. Lisedeyken radyolarda çalışmaya başladım. Eskişehir radyolarıyla ünlü bir şehirdir zaten. Liseden üniversiteye geçtikten sonra İstanbul radyolarında çalışmaya başladım. İlerleyen süreçte yolum Kanal D’nin spor spikerleri ile kesişti ve Kanal D’de spor spikerliği dersi almaya başladım. Kanal D’deki Hocam TRT’ye geçince Ümit Akdan ile Haydi Maça programında 2009 yılında ders almaya başladım ve daha sonra Kanal24’te bir spor spikerliğine devam ettim. Sporu ben tercih etmedim yaşım küçük olduğu için en az bilgi seviyesi ile en hızlı başlangıç yapabileceğim yer spor spikerliğiydi. Seçimden ziyade ben sadece çalışmaya gönüllüydüm spor spikerliğine değil. Kanal 24’ten ayrıldıktan sonra GS TV’ye geçtim orda hem programları hem de bültenleri sunmaya başladım iş alanım genişledi ismim duyulmaya başladı. GS TV’den ayrıldıktan TRT Spor’ da program sunmaya başladım. Bir sene oldu yeniden TRT’ye başlayalı. ‘Spor fenomenleri’ adıyla bir program sundum daha sonra ‘spor mikrofonu’ programını sundum. İlave olarak gazetelerde de bir iş yaşamım oldu. Kanal24’de çalışırken uzaktan Fotomaç ve Radikal gazetesine ‘Sporun gülen yüzü’ adıyla yazılar gönderiyordum. Sporun neşeli tarafına sporu aktarmaya çalışıyordum. Dolayısıyla spor spikerliği ve yazarlığı benim için tutku haline geldi.
2. Türkiye’de 'Sporun Gülen Yüzü' olarak anılan başarılı bir iş kadını olarak ülkemizde daha çok insanı spor yapmaya nasıl teşvik edebiliriz?
Basit ve kolay öğrenilebilecek spor dalları ile halk daha çok yönlendirilebilir. Burada belediyenin büyük rolü var. Belediyeler spor kompleksleri açıyor, fakat insanlara ulaşmakta bazen sıkıntı yaşayabiliyorlar. Dolayısıyla etkinlikler, şenlikler, kadın buluşmalarıyla geniş spor dalları daha çok ilgi görebilir ilerleyen zamanlarda… Örnek olarak oryantirik spor dalı bütün dünyada yaygınlaşmış ama Türkiye’de henüz yerini konumlandıramadı. Oryantirik spor dalı, sadece erkekler için değil, kadınlar için de çok önemli. Açıklamak gerekirse, sizi bir araziye bırakıyorlar ve elinize bir harita veriyorlar, siz o haritaya bakarak hedefi bulmaya çalışıyorsunuz. Bunu kadın da, erkekte yapabilir. Fotoğrafçı olanlar, özellikle doğa gezilerini sevdikleri için, bu spor dalına yatkın olabilirler. Dolayısıyla spor için engel yok aslında, yeter ki insanlar haberdar olabilsin, araştırabilsin, konuşabilsin spor hakkında, spor buluşmaları olsun. Mesela Adidas Park Run var Belgrad Ormanları’nda, Pazar günleri koşular yapılıyor, bunun gibi gerçek spor dalları için de bu tarz buluşmalar haftada bir yapılabilir. Boğaz Köprüsü’nü yürüyerek spor için geçilebildiği gibi büyük buluşmalar başka spor dalları için de yapılabilir, tamamen projeye bakar. Bu işe ilgili olanlar ne kadar iyi proje üretebilirlerse, halka da o kadar hızlı ulaşabilirler. En azından şimdiki nesil gençler daha spora yatkın bir nesil haline gelir…
2.Genç iş kadınlarına tavsiyeleriniz nelerdir?
İş seçmesinler… Herkes önüne gelen yemeği yemek zorunda, hayatın ne getireceği belli olmaz… Ben bu yola girerken özellikle vurgulamak istiyorum spor spikeri olacağım diye girmedim, sadece çalışmak için girdim ve önüme gelen Allah’ın takdiri bu oldu… Şu anda işimi zevkle yapıyorum, bu iş benim için bir ödüldü aslında dolayısıyla zamanında garsonluk yaptım, matematik dersi verdim, medya piyasasının eziyetini çektiğim işlerde de yer aldım ama ben her zaman önümdeki yemeği yedim… Önlerine ne gelirse yapmaktan çekinmesinler, çünkü küçük bir iş bile, büyük bir çevre getirebilir insana… İnsanların kaderini, yine kendileri ve yaptığı işler belirler. Bir gün gelecek iyi bir işim olacak diye beklemesinler, ne kadar hızlı ve çok yönlü olurlarsa o kadar iyi olur… Küçük yaşta da olsa çalışmaya başlasınlar derim.
3.Oturacağınız evi seçerken kriterleriniz neler olmuştur?
Site ve merkezi ısıtma sistemi insanlara kolaylık sağlayabiliyor. Çünkü kadın olarak evde çıkan tadilat sorunlarına kendimiz çözüm bulamayabiliyoruz. Ayrıca lokasyonun iyi bir noktada olmasına ve yeni bina olmasına özen gösteriyorum… Çünkü yeni bina daha konforlu oluyor, Ulaşım ne kadar kolaysa, hayatım o kadar kolay gibi hissediyorum… İleride aile kuracak olursam bahçem olsun isterim çocuklarım bahçede büyüyebilsin ya da geniş bir balkonum da olabilir… Kadıncaemlak.com gibi bilgilendirici siteler, bizlere rehber olabiliyor bu anlamda, projelerin sunduğu kampanyalar, fırsatlar vs. hakkında detayları takip edebiliyoruz… Burada önemli olan tavsiye edileni elde etmeye çalışmak… Özellikle dikkatimi çeken detay ise site içi merkezi ısıtma pay ölçer binalar artık daha çok tercih ediliyor, çünkü bunlar için artık daha çok ürün var.
4.İstanbul’da oturmak için hangi semti ve Yatırım yapmak için hangi semti seçersiniz?
Yerinde bir soru oldu aslında; yatırım yapmayı çok yakın bir zamanda düşünüyorum… Arnavutköy ve Başakşehir bölgesindeki konutlar şu anda yükselişte. Başakşehir’e metro açıldı ama Arnavutköy’e de yakında daha geniş bir ulaşım hizmeti verilecek dolayısıyla Arnavutköy’deki evler, şu anda fırsat evleri diyebiliriz… Özellikle o bölgeye yapılan projelerden topraktan satın almak daha karlı olabilir. O yüzden yatırımımı Başakşehir ya da Arnavutköy’e yapmayı tercih ederim. İşim Beylikdüzü bölgesindeyse olsaydı eğer, Esenyurt’a yatırım yapmayı düşünürüm fakat şu anda daha merkezi yerlerde çalıştığım için, Arnavutköy’ü İstanbul’da yatırım yapmak için uygun buluyorum…
5.Ev seçerken nelere dikkat edersiniz?
Şu anda Galata civarında oturuyorum, çünkü eğer kendi evim değilse, kirayı da ödeyebilecek durumdaysam, durumun biraz keyfini çıkarıyorum açıkçası… Merkezi yerlere yakınlığı açısından, çok uzun saatler çalışabiliyorum çoğu zaman, pek vaktim kalmıyor, bu anlamda insan istiyor işime gideyim, hemen evime döneyim… Ben küçük şehir insanıyım; Eskişehir’de doğdum, orada işten çıktıktan sonra eve gitmeniz sadece beş dakika sürüyor, ama burada en az bir, bir buçuk saatiniz trafikte geçiyor. Dolayısıyla ne kadar merkezi lokasyonda oturursanız, kendinize ayıracağınız zaman o kadar fazla oluyor. Merkezi lokasyonlarda da çok fazla kiralayabileceğiniz yer kalmadı, bu yüzden ulaşım açısından sıkıntı yaşamayacağım lokasyonları tercih ediyorum…
6.Ev satın alma kararında kadınların asıl karar mercii olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle kadındır. Çünkü sadece önyargı evdeki tamirat işlerini erkeklerin yaptığı… Hatta sitkom dizilerde genelde bu konularda erkeklerle dalga geçilir, erkek yapmaya çalışır yapamaz, sonrasında gizliden usta çağırır ona yaptırır (gülüşmeler…) Bu yılların konusudur… Kadınlar hem daha sistematik bir zekaya sahip, hem de kadın evin her noktasıyla uğraşıyor… Mesela bizim evde bir şey bozulduğunda annem tamir eder, babam yemek yapar (gülüşmeler…) Roller çok kolay değişebiliyor... Dolayısıyla bir evi ancak kadın seçebilir, erkeğin evi seçtiği ihtimalini bile düşünemiyorum çünkü erkekler elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan tipler… Günümüzde bile maalesef böyle… Kadın evi seçerse hem eşi için, hem de çocukları için en güzelini seçer…