KADIN ÇALIŞANLAR İŞYERLERİNE NEZAKET ve MUTLULUK GETİRİYOR

Avukat Sema Aksoy Ankara Barosu'nun ilk kadın başkanı olarak bir ilki başarmış durumda

KADIN ÇALIŞANLAR İŞYERLERİNE NEZAKET ve MUTLULUK GETİRİYOR

91 yıldır faaliyette olan Ankara Barosu’nun ilk kadın başkanı, Avukat Sema Aksoy bu görevi başarıyla yürütmüş az sayıda kadından biri. 2013-2014 döneminde baro başkanlığı yapan Av. Sema Aksoy ile hukuk dünyasında kadın temsilini ve boşanmalarda gayrimenkul paylaşımı hakkında kadınların bilmesi gerekenlerini konuştuk. Sema Aksoy; Ankara sevgisini ve dekorasyon detaylarını da bizlerle paylaştı.

Ankara Barosu’nda başkanlık yapan ilk kadınsınız. Kadın ve erkek yönetiminde gözlemlediğiniz farklılıklar oldu mu? Olduysa bizlerle neler paylaşabilirsiniz?

T.C. Anayasası’nda her ne kadar kadın erkek eşitliği temel kabul edilse de ne yazık ki ülkemizde toplumsal yaşam içinde kadın ve erkeğin eşit olduğundan bahsetmek mümkün olamamaktadır. İşte bunun bir yansıması da belli düzeyde insanların üyesi bulunduğu Ankara Barosu’nda bu güne kadar 90 yıllık geçmişte bir kadın baro başkanının seçilmemiş olmasıydı. Çok şükür bu eksikliği giderdik. Umut ediyorum ki bundan sonra siyasette, idari kadrolarda, çalışma hayatında kadın temsili gittikçe yükselir.

Şunu söylemek gerekir ki, kadın yönetimlerinin iş verimliliği çok daha yüksek olmakta. İş yerinde kadın duyarlılığının ve insan sevgisinin yarattığı hava çalışanların daha mutlu olmasını dolayısıyla da işinde daha başarılı olmasını sağlamaktadır. Çalışma hayatının “dili” şiddet, öfke dili olmaktan çıkmaktadır. Çalışma ortamlarında nezaket ve davranış kurallarına özen gösterilmekte ve disiplinli bir çalışma yürümektedir.

Kadınların hukuk dünyasında yeterince yer aldığını düşünüyor musunuz?

Türkiye’de kadın ve erkek avukat oranı nerdeyse yarı yarıya ve kadın avukatlarımız gerçekten başarılı. Hakim ve savcı olarak görev yapan kadın meslektaşlarımız da bulunmakta. Yüksek yargıda görev yapan hakim ve savcı kadın meslektaşlarımızın oranın da son yıllarda yapılan atamalarda gözle görünür bir düşüş ne yazık ki yaşandı. Biz bu durumu hep eleştirdik. Bu kadına bakış açısının yargıya yansımış halidir.

Yüzyıllar ötesinden günümüze kadar ulaşan ve sizlerin adliye saraylarının önünde görmeye alışkın olduğunuz bir elinde terazi, diğer elinde kılıç gözleri kapalı adalet simgesi olan Adalet Tanrıçası Themis’de bir kadındır. Kadınların sadece hukuk alanında değil tüm çalışma hayatına katılımı zorunlu, sosyal ve ekonomik gelişmenin tek çaresi de budur.

Hukuk kelimesi bizlerde davalar, hakim, savcı, avukat gibi imgeleri canlandırıyor. Ancak hukuk dünyasının içini, kadın – erkek hukukçular arasındaki iletişimi çok da iyi bilmiyoruz. Bizlere biraz bilgi verebilir misiz?

Hukuk aslında bunların ötesinde bir kavram. Hukuk evinizde ailenizle ilişkilerinizden tutun evden sokağa adım attığınız anda tüm yaşamınızın içinde var olan ve bizlerin özgür birer “birey “olarak varlığını devam ettirmesini sağlayan şeydir.

Hukukçu camiası olarak kadın erkek eşitliğini savunan ve kendi yaşam biçimi haline getiren ve karşılıklı ilişkilerinde meslektaş konumunda saygı çerçevesinde görevlerini yapmaya çalışan bir topluluğuz. Bu anlamda iletişimlerimizi de sürdürmekteyiz.

İş hayatınızda kadın olmanın artılarını ya da eksilerini hissettiğiniz oldu mu?

Bizim işimiz bilgi, fikir, beyin, disiplin işidir. Bu manada çalışma hayatında ne kadar çok bilgi donanımınız varsa ve çalışkansanız başarılı olmamak için bir kadın avukatın erkek avukattan farkı yoktur.

Türkiye’de başarılı bir hukukçu olarak; gerek iş hayatı gerekse sosyal hayattaki kadının konumunu nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye’de geleneksel toplum yapımız hala kadına evinde oturup annesine, babasına, kocasına, çocuğun bakmakla yükümlü, bunun dışında başka bir işi hiç yapmasa da olur mantığı ile yaklaşmaktadır.

Son yıllarda kadına iyilik diye sunulan ve çalışma hayatında iyileştirmeler olarak lanse edilen yasal düzenlemeler karşısında işveren için kadın işçi istihdam etmek bir tercih noktası olmaktan tümüyle çıkarılmış ve ne yazık ki kadınlarımız bir kez daha mağdur edilmişlerdir.

Kadına yönelik şiddetin önü alınamamakta ve topluma bu durum kadının özgürleşme sevdası, toplum içine karışma sevdasının sonucu diye açıklanabilmektedir. Bozulmuş ruhların tedavisi ve eğitilmemiş beyinlerin işlenmesi hep ertelenmektedir. Kadın toplumsal yaşam içinde ne yazık ki ailesi, evi, çevresi, iş ortamı arasında hepsine yetişip hepsinde başarılı olmaya çalışan ve bazen de pes edip evine iki duvar arasına dönen bir yarışın içinde bocalayıp durmaktadır. Kadının iş gücüne katılım oranında ne yazık ki dünya sıralamasında da sonlarda bulunmaktayız. Bu durumun düzeltilmesi için devlet yöneticilerinin öncelikle kadını bir birey olarak görüp, kadının sosyal yaşamda ve iş hayatında varlığını geliştirecek sürdürülebilir politikaları uygulamaya geçirmesi gerekmektedir.

Boşanmalarda gayrimenkul paylaşımı esnasında kadınların yaşadığı sorunlar nelerdir?

Geçmişte kadınlar boşanırken neredeyse hiçbir şey alamayabiliyordu. Ancak son yıllarda Türk Medeni Kanunu’nda bu yönde çok olumlu düzenlemeler konularak bunun önüne geçildi. Örneğin kadının müşterek haneye tapuda hemen şerh koydurabilmesi, edinilmiş mallara %50 oranında ortak olabilmesi, evlenmeden önce edindiği veya miras yoluyla geçen gayrimenkullerde kocanın herhangi bir talepte bulunamaması, eşin kredi çekerken veya borçlanırken karısının izninin olması zorunluluğu bu önemde elde edilen çok önemli kazanımlardır. Bunlara rağmen erkek egemen toplumun yıllardır yerleşmiş davranış biçimleri karşısında bir kısım zorluklar hala yaşanabilmektedir ama bunlarla artık baş edebilmek eskisinden daha kolay.

Kadınların gayrimenkul paylaşımı esnasında yaşadığı sorunlara önerebileceğiniz çözümler nelerdir?

Biraz önce söylediğim gibi artık kocalarla bu anlamda mücadele etmek daha kolay ama benim kadınlara önerim böyle konularda mutlaka avukat yarımı alsınlar. Eğer kendilerinin maddi durumu iyi değil ve hiçbir gelirleri yoksa bulundukları illerdeki barolara müracaat edip “ADLİ YARDIM” kapsamında avukat atanmasını ve kendisine yardımcı olmasını isteyebilirler.

Ülkemizin gelişmemiş bölgelerinde miras yoluyla edinilen gayrimenkullerde kız çocuklarının haksızlıklara uğradığı, daha da ötesinde bazı durumlarda haklarından bile haberleri olmadığı bilinen bir gerçek. Bu tip sorunların önüne geçilmesi için kamusal düzende alınan tedbirler nelerdir?

Eskiden biliyorsunuz sahil şeridi bugünkü kadar kıymetli değildi. Bu nedenle bu kumsallarda toprağın içinde ne yapacağız diyen erkekler miras paylaşımında çoğu sahil kentinde arsaları kızlara bırakırlardı ve nihayet şimdi oralar kıymetlendi. Ama dediğiniz gibi kırsal kesimde hala mal paylaşımında bazı sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Kadınlarımızın bu anlamda bilinçlendirilmesi ve haklarını arayabilecekleri yol ve yöntemlerin kendilerine öğretilmesi gerekmektedir. Bunun için buradan söyleyebileceğim mutlaka barolara başvurarak, kadın hakları merkezlerindeki avukat arkadaşlarımızdan gerekirse yardım talep etmelerini, adli yardımdan avukat istemelerini öneriyorum.

Devletin kadın girişimcilere verdiği desteği yeterli buluyor musunuz?

Devletin kadın girişimcileri destekleyerek; Kredi Garanti Fonu, KOSGEP gibi kredi avantajlarından yararlanmalarını sağlaması gerçekten çok önemli bir adım. Ancak ön koşul olarak istenilen belli oranlardaki nakit teminat, sıfırdan işe başlayacak olan kadınlarımızın başvuru yapmasının önündeki engel olarak duruyor.

Potansiyeli olan girişimci kadını önce sen kur sonra biz destekleyelim mantığı yine engelliyor. Özellikle yemek, yiyecek sektöründe, el sanatlarında mesafe kat etmek isteyen kadınlara devletin teminatsız krediyi sağlaması ve bir taraftan da aslında yeteneği olan ama para yönetimini bilmeyen kadını gözlemesi, danışmanlarıyla desteklemesi ve mali konularda yönlendirmesi de gerekmektedir. Sertifika programları kapsamında girişimci olmak için proje hazırlaması ve bu projesini kabul ettirmesi gereken kadınlarımız ifade gücü yok ise ve bunu hazırlayacak becerisi bulunmamakta ise baştan elenmektedir.

Devletin girişimci kadınlara para yönetimi, Leasingle (sermaye malı alımı), taksitlendirme vs. konularda mutlaka bilgilendirme ve bilinçlendirme programı uygulaması gerekmektedir.

Ankara’da oturmak için hangi semti ve neden seçersiniz?

Çocukluğumdan bu yana Ankara’dayım. Küçüklüğüm Yenimahalle’de, gençliğim Bahçelievler’de geçti. Şu anda Çayyolu’nda oturmaktayım. Ankara’nın her semtinin ayrı bir dokusu ve güzelliği vardır. Ankara’yı da çok seviyorum. Onun için her yerde oturabilirim.

Yatırım yapmak için hangi semti ve neden seçersiniz?

Şehirlerin hep batıya doğru geliştiği maddi bir gerçek. Ancak bazı sosyal gelişmeler diğer bölgelerin bu kaderini yıkabiliyor. Örneğin son yıllarda artık başka semtlerin de yatırım yapılır hale geldiğini görüyoruz. Bunun için sosyal donatı alanlarının ve insanların ihtiyaçlarını giderecek sosyal, kültürel, çevresel mekanların her semte eşit olarak yayılması çok önemli.

Evinizi dekore ederken gözettiğiniz olmazsa olmazlar nelerdir?

Boyanmamış, işlenmemiş doğal ahşap malzemeler her zaman tercihimdir. Ayrıca evi eşya ile doldurmak yerine ferahça yaşayabileceğiniz ve renk uyumu olan eşyaların kullanıldığı bir mekanı tercih ederim.

Moda gelir geçer. Sizin evinizde her daim görmekten hoşlandığınız parçalar nelerdir?

Tablolarım… Kütüphanem…

Konut satın alma kararında kadın olarak etkili olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Elbette. Konutlar daha çok kadınların yaşam alanı. Onun için tercihinin önemli olduğunu düşünüyorum.