İnşaat sektöründe reklamlar denetlenmeli mi?

  Türkiye'de hemen her sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe de denetim mekanizması işlemiyor

 






Türkiye’de hemen her sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe de denetim mekanizması işlemiyor. Aslında ‘işlemiyor’ sözcüğü olan bir çarkın çalışmadığı gibi bir intiba bırakıyor dolayısıyla o bile yanlış. Bir inşaat projesinin belediyeye paftalar halinde teslim edilmesinden, içinde yaşanır hale gelene kadar ki sürecin hemen her evresinde insan hayatı söz konusu. İnşaat sırasında işçinin hayatı, bittiğinde mülk sahibinin hayatı. Projelerin inşaat aşamasındaki denetim mekanizması, belediyelerde formülize edilmiş durumda. Mantık ve çağ dışı uygulamalar var ama iyi ya da kötü en azından bir sistemi var. İnşaat esnasında bir denetleme prosedürü var, bana sorarsanız asla uygulanmıyor, uygulandığında da hakkı verilmiyor ama yine de yazılı bir sistematiği var. Peki ya reklamlar? Peki ya pazarlama argümanları? Onlar da nasıl bir denetim var? Kim karar veriyor o reklamın, ilanın insanları kandırmadığına?

Deprem bölgesi olan bir ülkedeyiz, toplam konut stokunun 2/3’ü deprem yönetmeliğine uygun değil, hala 21. yüzyıldayken kayıt dışı mülkler gündem maddesi. Sosyal devlet anlayışının kıyısından bile geçemediğimiz için de barınma kişisel olarak vatandaşın sorunu. Öyle ya Aslan Kral da yeni doğan bir leopara ormanında yer açmıyor. Düzen bu. Geldiysen dünyaya bir yolunu bulup kendine bir dikili ağaç edineceksin. Hadi şanslısın, para biriktirdin, borçlanmayı göze aldın. Peki o malum yeri nasıl seçeceksin?

Jet Fadıl’lar...

Televizyon reklamlarına bakacaksın, gazetelere göz atacaksın, web sitelerinden takip edeceksin. Belki bunların hiçbirini yapmayacaksın ama yine de bir şekilde rastlayacaksın. Bir reklam göreceksin, tam da hayal ettiğin gibi bir ev, tam da bütçene uygun bir ödeme planı. Ya sonra? İşte bütün mesele bu ‘sonra’da. Sonrası, memlekette hemen her koşulda olduğu gibi senin sorunun. Hangi gazeteyi okuduğun, hangi kanalı izlediğin bu hayati kararı verirken etkili olacak, zap yaparken rastlamayacaksın hiçbirine. Kendinle baş başasın. O reklamlara inanırsın, inanmazsın senin bileceğin iş. Kimsenin hiçbir mesuliyeti yok. Belki çok güvenilir bir firma, tam da hayal ettiğin gibi bir proje gerçekleştiriyor ve önüne çıkan şey hayatının fırsatı. Ama belki de karşınızda 7 yılda bir tuhaf projelerle yüzsüzce karşımıza dikilebilen ve bizi hiç yanıltmayan bir Jet Fadıl dosyası var. Defalarca kandırılmış mağdurlar var.

Reklam denetlememe kurulu

Billboardlardaki mayolu kıza karışıp, ilanları değiştiren Reklam Denetleme Kurulu, işin denetleme kısmını onların aklındaki namus ölçeğinde görsellik açısından denetliyor sadece. Etek boyuna karışan kurul, reklamlardaki vaatlere karışmıyor. Denetleme kısmı Jet Fadıl’lar için geçerli değil. Paran varsa, o parayı inşaata harcamaya gerek yok. Televizyonlara çık, al bir ünlüyü de yanına -ama sonradan ben de mağdurum diye iyi ağlayacak biri olsun- anlat anlatabildiğin kadar. Kimse senin mali altyapına bakmasın, proje fizibilitene bakmasın, bir finansal çözümleme sunmak zorunda kalma. Sadece anlat, hayal kurmasını sağla vatandaşın.

İşte tam da bu noktada, inşaat sektöründe markanın, tecrübenin, gerçekleştirilmiş ve bitmiş projelerin önemi ortaya çıkıyor. İşte tam da bu noktada Cumhuriyet’in önemi ortaya çıkıyor. Ne gördüğünüz kadar nerede gördüğünüzün, neye baktığınız kadar ne kadarına bakabildiğinizin cevabı, yatırımınızı dolayısıyla hayatınızı ilgilendiriyor.

Hukuka duyulan güvenden bile bahsedilemeyen şu günlerde, kendi kendinizin denetçisi olun. Bir projeyle karşılaştığınızda araştırın. Firmayı araştırın, firma sahibini araştırın, geçmişte geliştirilmiş projelere bakın. Sadece inşaat projesi olmasa da geçmişteki başarılar kişinin de kurumun da aynasıdır.

Bu ülkede herkes zaten çok yalnız, mağdurlar daha da yalnız. Reklamlardan başlaması muhtemel mağduriyet hikâyesinin kahramanı olmayın. Birilerinin kurduğu hayalin kahramanı olmayın, gerekirse kendi hayalinizin figüranı olun.

Cumhuriyet/Ceren Kumbasar