Çinli turist Antalya'ya gelmez


Gürallar Grup Yönetim Kurulu Başkanvekili Esin Güral Argat Milliyet'e verdiği röportajda, Ruslar'a alternatif olarak sunulan Çin pazarının artı ve eksilerini sıralayarak, turizm gündemine dair değerlendirmelerde bulundu.





Gürallar, Anadolu’nun bozkırı Kütahya’da yaptıkları sofra camı yatırımlarıyla dünyanın en büyük 6. kapasitesine sahip oyuncu konumuna yükselmiş bir grup. Sofra camında LAV markası, turizmde ise Alibey Hotels zinciri ile hizmet veriyorlar. Cam ambalaj, soda ve gayrimenkul yatırım yaptıkları diğer alanlar.





Her gün bir travma





Esin Güral, ajda bardaklarıyla çıkmıştı ilk kez karşımıza. Yoğun ihracat yaptıkları Suriye, Mısır, Ukrayna, şimdi de Rusya pazarı tıkanınca tam da bu zamanlamaya denk düşen sofra camı markası LAV’ı sundu piyasaya. LAV’ı global bir marka haline getirmeye çalışıyor, 130 ülkeye ihracat yapıyor.





Türkiye’nin önde gelen gruplarından Gürallar’ın üçüncü kuşaktan temsilcisi Esin Güral Argat anlatıyor: “Biz sanayiciler neredeyse her güne yeni bir travma ile başlıyoruz. Ama sanayide o travmaları atlatmak daha kolay. Sanayi ürününde bir şekilde kaybedilen pazarın yerine belli bir vadede yeni alıcı koyabiliyorsunuz. Ben çantam elimde Kamboçya’ya bile gittim. Suriye yerine şimdi Kamboçya, Uruguay’a bardak satıyoruz. Ama turizm öyle değil, her şeyden önce kültürel kimyanızın tutması gerekiyor. Çinli gelir, Japon gider yaklaşımı hayal. Çinliler suyu sevmiyor ki, çoğu yüzme dahi bilmiyor!”





TÜSİAD’da Teknoloji, İnovasyon ve Bilgi Toplumu Komisyon Başkanlığı da yapan, grubunda 5 bin insanın çalıştığı Esin Güral ile gündemi konuştuk.





Fiyatlar hızla düşüyor





-Antalya’da kaç oteliniz var?





 Club, Ali Bey Resort, Alibey Park olmak üzere 3 otelimiz, 4 bin yatak kapasitemiz var.





 - Rusya krizi özelinde geçen yıl ile bir kıyaslama yapar mısınız?





Bu sene Rus rezervasyonları hiç yok. Üstelik geçen yıl da Rusya’nın ekonomik sorunları nedeniyle kötü bir yıldı, satışlar yüzde 30 düştü. Hükümet charter uçaklarına benzin desteği verdi. Buna rağmen Antalya bölgesine gelen Rus turist sayısında geçen yıl büyük düşüş oldu. Antalya’ya aşağı yukarı toplamda 10 milyon turist geliyor. Bunun 3.5 milyonu Rus turisttir.





Antalya geçen yıl buradaki ki kaybı başka hiçbir şey ile telafi edemedi. Tabii bu kayıp kişi sayısındaki kayıptı. Asıl kayıp cirolara yansıdı. Oradan boşa çıkan yatakların bir şekilde satılması lazımdı. Dolayısıyla muazzam bir fiyat düşmesi başladı.





Sınırlar yükseliyor





-Bugünün fotoğrafını çekmenizi istesem...





Geniş açı objektif kullanayım, sorun sadece Rusya değil çünkü. Bakın, bugün itibariyle Almanya’dan, Antalya’ya olan talep yüzde 20-25 azalmış durumda. Benelux ülkelerinden olan rezervasyonlarda bugün itibariyle yüzde 35-40, İngiltere’den yüzde 20 civarında düşüş var. Bu sadece Rusya meselesi değil.





Paris saldırılarından sonra tüm Avrupa’yı muazzam bir tedirginlik sardı. Sadece Türkiye’ye olan talep düşmedi. Yunanistan’da da önemli bir düşüş var. Almanya’dan Yunanistan’a yönelen talep yüzde 50 düşmüş durumda. Paris saldırısından sonra insanlar kendi güvenli alanlarının dışına çok çıkmak istemiyorlar. Almanı da, Fransızı da diyor ki, “Bu yıl tatilimi kendi ülkemde geçireyim, bildiğim sınırlar içinde olayım”.





Rusya’dan hiç rezervasyon yok, çünkü charter uçakları kaldırıldı. Rusya’dan bugün itibariyle mevcut şartlarda 3-3.5 milyon civarında bir kayıp olacağı öngörülüyor. Üstüne üstlük bu sene Antalya’da bölgesinde 30 bin yeni yatak devreye giriyor. Bir de bu derdimiz var. Dolayısıyla 2016’da doluluk oranları düşeceği için fiyatlarda da çok ciddi bir gevşeme bekliyoruz.





Rus’un yerini kimse tutmaz





-Peki bu boşluğu kimlerle, nasıl telafi edeceksiniz?





Çok arzu ederdim yerine başka pazarlar buluruz demeyi ama turizm öyle bir şey değil, özellikle kitlesel turizm. Her şeyden önce yöneleceğiniz ülkenin kültürel alışkanlıklarının, tercihlerinin sizin sunduğunuz servislerle örtüşmesi lazım. Mesela “Çinli getirelim”. Antalya’ya, Çinli gelir mi? Gelmez!





 -Çinli neden gelmez?





Başka bir kültürleri, başka tercihleri var. Çinliler güneşlenmiyor, suyu pek sevmezler, çoğu yüzme bilmez. Dolayısı ile Çinli turistin aradığı bir özellik yok Antalya’da. Onların tercihlerine kültür turizmi uyuyor. Gelirlerse İstanbul başta olmak üzere tarihi lokasyonlara gelirler.





Ama kitlesel olarak hiçbir zaman için Rusya’dan gelen turistin yerine alamazlar. 2020’ye kadar 400 milyon Çinlinin seyahat edeceği öngörülüyor. Bugün bu rakam sanıyorum 150 milyon civarında. Büyük bir potansiyel ama bizim elimizdeki ürün o pazara uymuyor.





Gerçekçi bakmak durumundayız. Türkiye’nin çok büyük bir avantajı var. Tatil yapma alışkanlığı olan büyük bir coğrafyanın içindeyiz. Avrupalının, Rusların tatil alışkanlığı var. Türkiye burada çok önemli bir kapasiteye sahip. Dolayısı ile Rusya ile Türkiye mutlaka bir çözüm bulmak durumunda.





 -Neden, Rusya turizmde Antalya’ya mahkum mu?





Türkiye’ye turizm anlamında ihtiyaçları var. Başka hiçbir yerde onların ihtiyaçlarına cevap verecek bu kadar yüksek otel kapasitesi yok. Yunanistan geçen yıl fiyatlarını yüzde 50 artırdı, Yunanistan’a olan Avrupa turizminin azalmasında bu sebep de etkili oldu.Ruslar, bütçelerini karşılayacak fiyatları ve bu rahatı başka bir yerde bulamayacaklar. Bu nedenle belli bir vadede çözüleceğini umuyorum bu sorunların.





Kadının hızını topuklar kesiyor





- Çok yoğun bir temponuz var. Hem şirket yönetimi, hem sivil toplum faaliyetleri, hem annelik… Bir de bütün kadınların üzerindeki iyi görünme baskısı… Nasıl zaman buluyorsunuz?





Kadınlar için iş hayatı gerçekten daha zorlayıcı. Haftada üç kez kuaföre gidiyordum bire düşürdüm. Sabah 6 gibi kalkıyorum saat 8’e kadar koşu, pilates, kahvaltı bitmiş oluyor. Hafif kalmak için evdeysem akşam sadece mercimek çorbası içiyorum. Bazen bu brokoli ve karnabahar çorbası ile değişir. Yoğunluktan konser, sinemaya gidemiyorum. Bilet dağıtır hale geldim. Ama asıl sıkıntı topuklu ayakkabı. Topuklu ayakkabıyı çok severim. Şıklık verir. Ama benim günlük hızımda bazen sorun çıkartabiliyor. Geçen bir toplantıda ayaktaydık, konuşan kişi de erkekti.





Çok uzattı, topuklu ayakkabıları olsa bu kadar uzatmazdı!  Topuklu ayakkabı ile uzun süre performans göstermek zorlu bir maharet. Bir yerden sonra dinleyemiyorsunuz. Bu nedenle ayakta dinlenilen bir konuşma ise, o konuşma 15 dakikayı geçmemeli. Arabam gardırop gibidir, 5 ayakkabı mutlaka bulunduruyorum. Ceket, çanta, fularlar... Çünkü hızlı olmak gerekiyor günlük yaşamın içinde.





Maldivler’de ada kiraladı, Alibey’i taşıyor 





- Anlattığınız kadarıyla turizm dinamikleri siyasete uzanan ve her an arıza çıkarabilen bir sektör. Yatırım yapmaya korkmuyor musunuz?





Konjonktürden bağımsız olarak Türkiye’de yapısal sorunlar var turizmde, çok yüksek yatak kapasitelerine gelindi artık. Bu nedenle turizmde daha fazla yatırım planlamıyoruz. Türkiye’de verilen hizmetle karşılığında alınan fiyat arasında optimum bir denge yok. Türkiye’deki fiyatların bir cazibesi yok. Fizibilite yapıyorsunuz yatırımın geri dönüşü 18, 20 yıl.





Türkiye’nin daha fazla yatağa ihtiyacı yok, marka değerinin dolayısı ile fiyatlarının artmasına ihtiyaç var. Turizm stratejisi baştan sona gözden geçirilmeli. Bu nedenle Alibey Hotels Resorts markasını Maldivler’e taşıma kararı aldık. Maldivler’de Muravandhoo adındaki adayı 50 yıllığına kiraladık. Bu yıl inşaata başlıyoruz. 74 villadan oluşan üst segment otelimizin 2017 Haziran’ında hizmete girmesini planlıyoruz.