2018 yılına damga vuracak 10 gastronomi trendi
Büyük ihtimalle 2018 yılında da bir hap alıp doymayacağız ya da tamamen laboratuvarda üretilmiş bir biftek yemeyeceğiz hatta kimyasal yollarla elde edilmiş bir bardak suyla susuzluğumuzu gidermeyeceğiz. Ama yakın zamanda hayatımızda özellikle mutfaklarımızda çok şey değişecek.
Belki, sırf daha sağlıklı olduğu için şimdiye kadar adını duymadığımız bir kaktüsün suyunu içeceğiz, belki de çocuklar şeker yerine mantar, büyükler et yerine tropik meyveler yiyecek. Belki de yiyeceklerimize renk ve tat veren gıda boyalarının, katkı maddelerinin kullanımı azalacak. Daha doğal, daha sürdürülebilir ürünler restoranların menüsünde, mutfağımızda emrimize amade olacak. İşin güzel tarafı bunların çoğu pek yakında hayatımızın içinde olacak. Artık ne yediğimizden çok, yiyeceklerin arkasındaki hikayeleri, içeriklerini de merak ediyoruz. İşte bu sır gelecekte daha da aydınlanacak, yiyeceklerin hikayeleri, içerikleri gözümüzün önünde daha çok olacak. Cengizhan Kocahan yakın gelecekte, belki de 2018'de mutfaklara, menülere girmesi beklenen 10 yeni trend'i yazdı:
Globalleşme ülkeler arasındaki sınırları ortadan kaldırırken, geleneksel lezzetler ve yeme alışkanlıkları da bundan etkileniyor. Bunun sonucu olarak global yemekler ortaya çıkıyor. 2005'ten bu yana Japonya'daki dana eti tüketimi giderek artıyor. Hatta 2015 yılında dana eti, balık tüketimini aştı. Dana etinin daha çabuk hazırlanması, fast food mekanlarının çoğalması ve jenerasyon farklılıkları bunda çok etkili oldu. Bir başka örmek Almanya. Almanların geleneksel değeri hamburger tahtını dönere kaptırdı. Keza Meksika usulü fastfood yemekler yapan restoranlar tüm dünyada büyük rağbet görüyor. Yeni jenerasyonun tüm yeniliklere lezzetlere açık olması nedeniyle 2018 yılında daha çok global lezzetle tanışacağız. Çok sayıda yeni lezzet dünyaya mal olacak.
Temiz ve sağlıklı yemek en çok konuşulan konu olacak. Sağlıklı gıda meraklıları bol tahıl, sebze ve şekeri düşük meyvelerin peşinden koşmaya devam edecek. Yine kan şekerini düzenleyici etkisi olan meyveleri, tahılları tüketecek, ph oranı yüksek su içecek. Ancak bunların yanına bir de temiz gıda eklenecek. Temiz gıda; Gıdanın oluşumundan rafa geliş süresi boyunca geçmişi belli geleneksel tohumlarla üretilmiş, kimyasallardan arındırılmış, onarıcı etkisini kaybetmemiş ürün anlamına geliyor. Unutmadan bu anlayış ürünün yerel olmasının öneminin de altını çiziyor. Yani ülkemiz için kinoa, chai gibi ürünler temiz ürün kavramının dışında kalıyor. Bu ürünler geleneksel tohumla üretilmiş tam tahıllar olabilir ancak temiz ve sağlıklı gıda taşınma sırasında kimyasal ürünlere maruz kalmamayı da kapsıyor.
Küçük bir kitapçığı andıran 30-40 sayfalık menüler tarihe karışacak, gittikçe küçülecekler. Herkesi mutlu etmek için çabalayan ve bu nedenle lezzetten ödün veren lokantalar artık popüleritesini yitirecek. Geniş bir yelpazeye hizmet etmek yerine az sayıda ürün üzerinde odaklanan mekanlara ilgi artacak. Bu tür restoranlar küçük menüleriyle taze ve kaliteli lezzetlerden oluşan yemekler sunacak, üstelik karlılıklarını artıracak. Çok yakında sadece kahvaltı menüsüne sahip mekanlar, menüsünde sadece birkaç çeşit çorba bulunduran lokantalar, sadece mevsimi olan balıkları servis eden restoranlarla karşılaşacağız. Küçük bir not: Avrupa'da kurumsal firmalar toplantılarını şehir dışında, bu tür karakterli lokantalarda yapmaya başladı. Üstelik bu toplantılarda, verimin arttığı saptanmış.
İnsanların atıklar ve çevre konularıyla ilgili endişelenmeleri yeni bir durum değil. Bununla birlikte bu endişenin çevre dostu yiyeceklerin ortaya çıkmasına vesile olduğu da bir gerçek. 2017 içinde israfa karşı duyarlılık ve sürdürülebilirlikle ilgili kampanyalar insanlar üstünde çok etkili oldu. Bu nedenle dünya genelinde daha uzun süre dayanan, daha küçük boyutlu gıdalara ilgi arttı. Tüketicilerin büyük çoğunluğu atık yemek konusunda daha hassas. Birçok bloger ününü bu tür atıkların nasıl azaltılacağına, geri dönüşümün nasıl sağlanacağına dair bilgileri sitelerinde paylaşmalarına borçlu. İsraf konusunda bir kaç adım daha atılacak ve duyarlı tüketiciler bu konuda hassasiyeti yüksek restoranları daha çok tercih edecek.
6-Gıdada yeni şekil ve dokular
Gıdada şekil ve doku değişiklikleriyle yepyeni bir deneyim yaşatma yoluna gidilecek. Örneğin; yiyeceklerin üstünde modadan ilham alan desenlerle karşılaşacağız. Üç boyutlu kabartmalı pasta, kek ve tatlı kaplamaları, alışılmışın dışında doku ve desen içeren kokteyller hayatımıza girecek . Tüm bunların amacı tüketiciye yeni bir deneyim kazandırma odaklı olacak. Yiyeceklerin çoğu dört duyuya birden hitap edecek. Yani dokusu olan bir waffle yerken, burnumuza mis gibi çikolata kokusu gelirken her lokmada kulağınıza gelen kıtır sesler, aldığınız lezzeti tamamlayacak.
7- Yeni keşifler yeni tadlar
Küçülen dünya yeni tadları deneyimlemenizi de sağlayacak. Hindistan kökenli şifa kaynağı bir bitki olan moriga, ağırlığı 30 kg geçen ve tadı eti andıran jakfruit, gıda boyalarını tahtından indirmesi beklenen Spiruluna, ıspanak, kereviz gibi sebzelerin şifalı suları hayatımıza girecek.
Kulağa ilginç geliyor değil mi? Sucuktan, sosise pek çok çeşit et ürününü ve aynı zamanda mozzarella, kaşar, ricotta gibi peynirleri kısacası hayvansal besinleri tamamen bitkisel formatta yeniden yorumlayacak şarküteriler ve kasaplar hayatımıza girecek. Pek çok vegan şef şimdiden bu yolda büyük ilerlemeler kaydetti. Yakın zamanda hayatımızın bu değişmez lezzetlerini, bitkisel ürünlerle neredeyse gerçeğinden ayırt edilemez hale getirecekler ve bu dükkanlar vejetaryen ve veganlar için çığır açacak.
9-Şaşırtan lezzetler her yanı saracak
Biberli çikolata içeriğindeki zıtlıklar nedeniyle şaşırtıcı bir ürün ve uzun zamandır hayatımızda. Bu tür tatlar yükselen değer olacak. Çikolatadan sonra kokteyller de bu akımdan nasibini alacak. Pek çok kokteylin içine acı eklenecek. Tatlılar da değişecek. Bazı tatlıların içinde tuz kullanımı artacak. Şaşırtıcı bir efekti olan bu ufak numralar, yediğimiz ve içtiğimiz şeyleri biraz daha heyecanlı hale getirecek.
10- One man show restoranlar
Genç şefler, büyük bütçeli yatırımcılarla ortak açtıkları gösterişli mekanlar yerine artık daha küçük bütçeli salaş, az sayıda masa ve küçük bir servis ekibiyle 'one man show' yaptıkları lokantalarında yemek yapacak. Böylece tüketici ile yemek üstüne derin sohpetlere dalmak için daha çok zamanları olacak. Müşteriler ise kendilerini daha özel hissedecek.